KDV İade ve Mahsuplarıyla İlgili Hukuk Kaynaklarından Tebliğlerin Yaptırım Gücü İle İade ve Mahsupta Yaşanan Sorunlar

 

I- GİRİŞ

Vergi hukukunun uygulanmasında bağlayıcı nitelikteki kaynaklar ile bu kaynaklardan Düzenleyici Genel Tebliğlerin önem arz eden işlevleri vardır. Bağlayıcı nitelikteki kaynaklar ile bunlar arasında yer alan Düzenleyici Genel Tebliğlerin işlev ve tanımı şöyledir.

Vergi hukukunun bağlayıcı nitelikteki kaynakları; Anayasa, Kanun, Uluslararası Vergi Anlaşmaları, olağanüstü yönetim hallerindeki Kanun Hükmünde Kararnameler, Bakanlar Kurulu Kararları, Düzenleyici Genel Tebliğler, Anayasa Mahkemesi Kararları ve İçtihadı Birleştirme Kararlarından oluşmaktadır. Bu kaynaklar aracılığıyla, vergileme alanında uyulması gereken temel ilke, kural, usul ve esaslar belirlenmekte veya vergi uygulamalarının bunlara uygunluğu denetlenmektedir. Dolayısıyla bunlar, vergi hukukunun temel ve bağlayıcı kaynağı niteliğini taşımaktadır (1).

Düzenleyici Genel Tebliğler, vergi kanunlarında Maliye Bakanlığı’na verilen düzenleme yetkisine dayanılarak çıkarılan ve Resmi Gazete’de yayımlanan; tanınan yetki alanıyla ilgili objektif idari düzenlemeler getiren metinlerdir. Bu genel tebliğler, yeni hüküm ve düzenlemeler getirdiğinden,kendilerine uyulması zorunlu ve bağlayıcı kaynak niteliğindedirler (2).

 

II- YMM VE MÜKELLEF İŞLEMLERİ İLE İLGİLİ TEBLİĞLERDE YER ALAN YASAL DÜZENLEMELER

Yukarıda iade ve mahsupla ilgili hukuk kaynakları ve düzenleyici genel tebliğlerin yaptırım gücü ifade edilmiştir. YMM’lere verilen yetki çerçevesinde yazdıkları raporların sonuçlandırılması ve işleme konulması ile ilgili işlerini kolaylaştırıcı tebliğ hükümleri şöyle demektedir.

Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu Genel Tebliği Sıra No:20’de iade raporlarının teslimi ve teslim sonrası Vergi Dairelerince Yapılacak İşlemler açıklanmış olup aynen aşağıdaki gibidir.

“Bilindiği üzere, Devlet Harcama Belgeleri Yönetmeliği’nin 52. maddesinde, katma değer vergisinin iadesi ile ilgili olarak düzenlenecek tasdik raporlarının vergi inceleme raporları sayılacağı açık olarak ifade edilmiştir. Yeminli Mali Müşavirlik tasdik raporları vergi dairelerince Devlet Harcama Belgeleri Yönetmeliğinde tanımlanan fonksiyona uygun olarak kabul edilecek ve katma değer vergisi iadesi talebinde bulunan mükellef ya da mükellefe mal hizmet tesliminde bulunan alt mükelleflerin kayıtlarının ve teslimlerinin gerçeği yansıtmadığı adreslerinde bulunamadığı, sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlemesi veya kullanılması organizasyonunda yer aldıkları ve benzeri hususların tespitinin dışındaki bir nedenle işleme konulmaktan imtina edilmeyecektir. Rapor dispozisyonu ve şekle müteallik hususlardaki eksikliklerin Yeminli Mali Müşavirlere tamamlatılması sağlanacaktır. Vergi daireleri rapor dispozis-yonuna uygun olarak düzenlenmiş katma değer vergisi iadesi tasdik raporları üzerindeki işlemleri 7 iş günü içinde tamamlamak durumundadırlar. Ancak işlemlerin yoğunluğu nedeniyle 7 günlük süre içerisinde katma değer vergisi iadesi işlemlerini tamamlamakta güçlükle karşılaşan vergi daireleri bağlı bulundukları Defterdarlıklar kanalıyla Bakanlığımızdan (Gelirler Genel Müdürlüğü) izin talep edebilirler.”

27 Sıra No.lu Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu Genel Tebliği’nin; II.8. bölümünde iseVergi Dairelerinden Bilgi İstenmesi hususu açıklanmış olup aynen aşağıdaki gibidir. 

İlk paragrafında;

“Yeminli mali müşavirler tasdik hizmeti verdikleri mükellefler ve bu mükelleflerin ticari ilişkide bulunduğu üçüncü kişiler ile ilgili olarak vergi dairelerinden bilgi isteyebilirler.”

Son paragrafında da;

“Yeminli mali müşavirlerin yukarıdaki esaslara uygun yazılı bilgi talepleri 15 iş günü içerisinde yerine getirilecektir.”

denmektedir.

 

III- İADE VE MAHSUP DA YAŞANAN SORUNLAR

Vergi dairelerinin birçoğu KDV iade raporlarında indirilecek KDV’nin % 80’i ve hatta tebliğlerde yer alan “indirilecek KDV’nin üçte biri veya daha fazlasının karşıt inceleme zorunluluğu kapsamı dışında bırakılan mal ve hizmet alımlarından kaynaklandığı hallerde karşıt inceleme zorunluluğu kapsamı dışında bırakılan mal ve hizmet alımları ile ilgili indirilecek KDV’nin yarısına tekabül eden mal ve hizmet alımları ile ilgili karşıt inceleme yapılması yeterli olacaktır.” ifadesini dikkate almaksızın en az 10 adet tutanak ve % 80 şartını birlikte aramakta aksi halde eksiklik yazısı çıkartarak tebliğle konulan kuralları mükellef ve YMM aleyhine zorlaştırmaktadırlar.

Karşıt inceleme tutanaklarında yer alması gereken bilgiler tebliğlerle belirlenmiş olmasına rağmen vergi daireleri tebliğlerle istenilenler dışında KDV iadesiyle ilgisi olmayan bilgileri de isteyebilmektedirler. Bunlara bir örnek verecek olursak, imalatçının bir altına kadar olan mükelleflerle ilgili liste verilmesine rağmen tutanakta alışlara ait malın cinsi yer almadığından imalatçının altına kadar inceleme yapılıp yapılamadığının anlaşılamadığı eksiklik yazısı olarak yazılabilmektedir.

KDV Kanunu’nun 11/1-A maddesi kapsamında KDV mahsubu işleminin yapılmasında aranacak belgeler sadece aşağıdaki gibi olup bu belgelerin ibrazı halinde miktar ne olursa olsun inceleme raporu veya teminat aranmaksızın mahsup işleminin yapılması gerekmektedir. Bu belgeler;

1- Gümrük beyannamesi (aslı veya noter, gümrük idaresi ya da YMM’ce onaylı örneği),

2- Satış faturalarının fotokopisi veya listesi,

3- İhracatın gerçekleştiği döneme ilişkin olarak indirilecek katma değer vergisi listesi ile ihraç edilen malın bünyesine giren vergi miktarına ilişkin hesaplamaları gösterir tablodur.

Bu belgeleri ibraz eden mükellef mahsup talep ederse sadece indirilecek katma değer vergisi listesinde yer alan mükellefleri tarayarak kod listesinde olup olmadığına bakan vergi dairesi, KDV mahsubu için YMM raporu ibraz edildiğinde karşıt inceleme tutanaklarının da altında yer alan mükelleflerden 50 YTL’lik alış dahi olsa tebliğlerdeki genel esaslara göre işlem yapılma kurallarına dahi bakmadan eksiklik yazısı yazarak iadeyi veya mahsubu geciktirebilmektedir.

Mahsup işleminde açık ve net bir biçimde belirtilmiş olan belgeler vergi dairesine verilmiş, vergi dairesince ibraz edilen belgelerle yetinilmeyip inceleme yapılmış ve herhangi bir eksiklik ya da hata bulunmamış olmasına rağmen, mahsup işleminin yapılabilmesi için şirket ortağının neden SSK’lı olduğunun izahı istenilerek mahsup işlemlerinin geciktirilebildiği örneklere rastlanmaktadır. Böyle bir durumda SSK ve Bağ-Kur Mevzuatına, özel durumu nedeniyle uygun olan şirket ortağının SSK’lı olmasının izahının istenmesi KDV mahsubu ile ilgisi olmayan bir gerekçeyle işlemlerin duraksamasına neden olmaktadırlar.

KDV iade işlemleri yapılırken vergi dairelerinin bilgisayar ortamında vergi kimlik numaralarına göre yaptıkları sakıncalı mükellef taramalarında haksız olarak listelerde yer alanların listeden çıkmak için hatta incelenmek üzere vergi idarelerinin kapısını adeta yalvarır derecesinde aşındırmaları, maliye teşkilatının bu incelemeleri geciktirerek mükellefleri iş yapamaz hale getirmesi, maddi zarara uğramalarına sebep olmakta ve bu mükellefler iş kaybına uğramaktadırlar. Tabi bu işlem gerçekten sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullananlar ve düzenleyenler için gerekli olmakla birlikte haksız olarak listelere girenler için listeden çıkmak bir işkence halini almaktadır.

Yukarıda uygulamada yaşanılan sorunların dışında tebliğlerin uygulamaya yön vermek açısından açıkladığı hususlarla ilgili işlemlere de uyulmamaktadır.

Tebliğlerle açık bir biçimde düzenlenmiş olmasına, herhangi bir eksiği olmamasına ve eksiklik yazısı da yazılmamış olmasına rağmen KDV iadesine ilişkin YMM raporlarının gereği genellikle 7 günlük süre geçirildikten sonra sonuçlandırılmakta ve süre uzatımı ile ilgili izin talebi yoluna da başvurulmamaktadır.

Keza Yeminli Mali Müşavirlerin yasa ve tebliğe uygun olarak vergi dairelerinden yazılı olarak istedikleri bilgiler 15 iş günü süresi içinde yerine getirilmemekte ve hatta bir kısım vergi dairelerince hiç cevap verilmemektedir.

Ne hazindir ki, değerli meslektaşlarımız bu gibi durumlar karşısında vergi daireleriyle ilişkilerinin bozulacağı endişesiyle suskun kalmaktadırlar.

Gelir İdaresi Başkanlığımızın mevzuatla açıkça düzenlenmiş bu ve benzeri düzenlemelere vergi idarelerinin uyup uymadığını izlemesini ve kurallara uyulmasının sağlanarak, dürüst vergi mükelleflerinin mağduriyetinin önlenmesi için gerekli çalışma ve düzenlemeleri yapmasını bekliyoruz.

 

IV- SONUÇ

Vergi İdarelerinin 20 ve 27 no.lu Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu Genel Tebliği’nde yer alan ve kendilerine uyulması zorunlu ve bağlayıcı kaynak niteliğinde olan tebliğlerde yer alan düzenlemelere özenle uyduğunu görmek ve ifade etmek istiyoruz.

5 Mayıs 2005 tarih ve 5345 sayılı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 4. maddesinde yer alan “mükellef haklarının korunması ve mükellef ile Başkanlık ilişkilerinin karşılıklı güven esasına dayanması konusunda gerekli tedbirleri almak” ve “mükellefleri vergi mevzuatından doğan hakları ve ödevleri konusunda bilgilendirmek” görevleri Gelir İdaresi Başkanlığı Teşkilatı’na verilmiştir. 

Gelir İdaresi Başkanlığı’nın mükellefler hakları ile ilgili sadece broşürler ile bilgilendirmenin yanında yasalarla mükelleflere tanınan hakların ne kadarını kullanabildikleri, hatta kullanmak istediklerinde hangi tarz muamelelere maruz kaldıkları dikkatle izlenmelidir.

Hizmet içi eğitimlerde yasaların mükellefe tanıdığı hakları kullanabilmelerinde mevzuat ile birlikte mükellefi dinleme, anlama, güler yüzlü olma, davranış biçimleri konusunda da çalışmalar yapılmasının, vergi dairesi işlemlerini hızlandırma ve kurallara uyulmasını sağlaması yanında vergi gelirlerini de artıracağı kanaatindeyiz.

 


*          YMM

(1)         Adnan GERÇEK, ““Sirküler”lerin Vergi Hukuku Kaynağı Olma Niteliği”, Yaklaşım, Mart 2004, Sayı: 135, s. 203-209

(2)         GERÇEK, agm, s. 203-209